Doç. Dr. Tolgahan Kuru ile Kapalı Tenisçi Dirseği Ameliyatı
“Lateral Epikondilit (Tenisçi Dirseği) ve Kapalı Ameliyat Yöntemi: Dirsek Artroskopisiyle Tedavi – Doç. Dr. Tolgahan Kuru ile Bilimsel Röportaj”
Röportaj:
Lateral epikondilit nedir? Hangi durumlar bu rahatsızlığa yol açar?
Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Lateral epikondilit, halk arasında “tenisçi dirseği” olarak bilinir ve dirseğin dış tarafında oluşan bir ağrı ve hassasiyetle karakterizedir. Bu durum, önkol kaslarının aşırı kullanımı veya tekrarlayan zorlayıcı hareketler sonucunda ortaya çıkar. Tenis gibi bilek ve dirseği tekrar eden hareketlerle zorlayan sporlar en bilinen nedenler arasında olsa da, aslında her meslek grubunda görülebilir. Bilgisayar kullanıcıları, marangozlar veya bahçıvanlar gibi dirseklerini sıkça zorlayan kişilerde bu rahatsızlığa daha sık rastlarız. Mikrotravmalar sonucu tendonlarda hasar birikir ve bu da ağrıya ve kas zayıflığına yol açar.
.Lateral epikondilitin tanısı nasıl konur? Hangi belirtiler ön plandadır?
Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Lateral epikondilit tanısında hastanın şikayetleri ve fizik muayene oldukça önemlidir. Hastalar genellikle dirseklerinin dış kısmında ağrı ve hassasiyet hisseder. Ağrı, elin kavrama gücünü kullanırken veya bileği yukarı doğru kaldırmaya çalışırken artabilir. Fizik muayene sırasında bazı özel testlerle (örneğin dirsek bölgesine yapılan baskı veya bileği dirençli hareket ettirme) bu ağrıyı tetikleyerek tanıya ulaşırız. Gerekirse ultrason veya MR görüntüleme yöntemleriyle tendonun durumu daha ayrıntılı incelenebilir. Görüntüleme, tedavi planının belirlenmesinde de önemli rol oynar.
Tedavi yöntemleri nelerdir? Hangi durumlarda cerrahi müdahale önerirsiniz?
Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Lateral epikondilit tedavisinde ilk olarak konservatif, yani cerrahi dışı yöntemlere başvururuz. Dinlenme, egzersiz, fizik tedavi, anti-inflamatuar ilaçlar ve bazı durumlarda enjeksiyon tedavileri uygulanabilir. Ancak, konservatif tedavi yöntemleriyle 6-12 aylık bir süre içinde iyileşme sağlanamıyorsa ve ağrı devam ediyorsa cerrahi seçenekler değerlendirilmeye başlanır. Özellikle tekrarlayan tendon hasarlarında ve uzun süreli şikayetlerde cerrahi, kalıcı bir çözüm sağlayabilir.
Lateral epikondilit cerrahisinde kapalı ameliyat yani dirsek artroskopisi nasıl bir rol oynar? Bu yöntemin avantajları nelerdir?
Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Dirsek artroskopisi, lateral epikondilit tedavisinde minimal invaziv bir seçenek olarak öne çıkar. Bu yöntemde, dirsekte küçük kesiler açılarak bir kamera ve ince cerrahi aletler yardımıyla hasarlı dokulara ulaşırız. Artroskopi sırasında, tendonların hasar görmüş bölgeleri temizlenir ve gerekirse tendonun yapıştığı bölgedeki kemikte bazı işlemler yapılarak iyileşme süreci desteklenir. Bu yöntemin avantajları arasında daha küçük kesiler, daha az yara izi, daha kısa iyileşme süresi ve hastanın daha az ağrı hissetmesi sayılabilir. Açık cerrahilere göre hastaların günlük yaşama daha hızlı dönmeleri artroskopiyi önemli bir seçenek haline getiriyor.
Dirsek artroskopisi sırasında hangi işlemler yapılır? Bu süreçte nelere dikkat ediyorsunuz?
Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Dirsek artroskopisinde, öncelikle dirsekteki eklem içi yapılar incelenir ve herhangi bir hasarlı doku tespit edilirse bu doku temizlenir. Lateral epikondilit tedavisinde, tendonun hasarlı kısmı çıkarılır ve tendonu kemiğe yapıştıran bölge üzerinde kontrollü bir işlem yapılır. Bu, tendonun yenilenmesini ve daha sağlam bir şekilde iyileşmesini sağlar. Cerrahi sırasında dikkat ettiğimiz en önemli nokta, çevredeki sinir yapılarına zarar vermemek ve yeterli temizlik sağlanırken tendonun sağlam yapısını korumaktır. Artroskopik işlemde bu dengeyi sağlamak, cerrahinin başarısını doğrudan etkileyen bir faktördür.
Ameliyat sonrası iyileşme süreci nasıl ilerler? Hastalar ne zaman normal aktivitelerine dönebilir?
Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Artroskopi sonrası iyileşme süreci, açık cerrahiye göre genellikle daha hızlıdır. Ameliyattan sonraki ilk günlerde, hastalar hafif ağrı hissedebilir ancak bu durum kısa sürede geçer. Genellikle 2-3 hafta içerisinde dirsekteki ağrı önemli ölçüde azalır ve hastalar düşük düzeydeki günlük aktivitelerine dönebilir. Ancak, tam iyileşme ve dirsek gücünün geri kazanılması için fizik tedavi süreci önemlidir. Fizik tedaviye başlamak ve dirsek hareketlerini kontrollü bir şekilde artırmak, tedavi başarısının anahtarıdır. Ortalama olarak, hastaların aktif spor ve ağır işlerdeki aktivitelerine dönmeleri yaklaşık 3 ayı bulur.
Dirsek artroskopisinin riskleri nelerdir? Bu cerrahiden önce ve sonra hastaların dikkat etmesi gerekenler neler?
Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Dirsek artroskopisinin, minimal invaziv bir işlem olmasına rağmen bazı riskleri bulunur. Enfeksiyon, kanama, sinir hasarı veya iyileşme sürecinde ağrının devam etmesi gibi komplikasyonlar gelişebilir. Bu riskleri en aza indirmek için ameliyat öncesinde dikkatli bir değerlendirme yapıyoruz. Ameliyat sonrasında ise hastaların belirli hareketleri kısıtlaması ve doktorun önerdiği şekilde egzersiz yapması önemlidir. Ayrıca, artroskopi sonrasında erken dönemde aşırı zorlanmaktan kaçınılması gerekiyor, çünkü bu durum iyileşme sürecini olumsuz etkileyebilir. Sigara kullanımının kesilmesi de kemik ve tendon iyileşmesini hızlandıracaktır.
Dirsek artroskopisi sonrası rehabilitasyon süreci nasıl planlanır?
Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Rehabilitasyon süreci, cerrahinin başarısını tamamlayıcı bir süreçtir ve hastanın tam iyileşmesi için büyük önem taşır. İlk haftalarda dirseği dinlendirirken, hafif egzersizlere başlarız. Bu süreçte tendonun iyileşmesine destek olacak düşük düzeyli germe ve güçlendirme hareketleri yapılır. İlerleyen haftalarda ise eklem hareket açıklığını artırmaya ve dirseğin eski gücüne kavuşmasını sağlamaya yönelik daha kapsamlı egzersizler uygulanır. Fizik tedavi süreci, dirsek fonksiyonlarını yeniden kazanmak ve tekrar eden sakatlıkların önüne geçmek için titizlikle planlanır.
Lateral epikondilit cerrahisinde artroskopinin geleceği nedir? Yeni teknolojiler tedavi süreçlerini nasıl etkiliyor?
Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Artroskopi, her geçen gün gelişen teknolojilerle daha güvenli ve daha etkili bir tedavi yöntemi haline geliyor. Geliştirilen yeni görüntüleme sistemleri ve daha hassas cerrahi aletler sayesinde, cerrahlar eklem içerisindeki dokuları daha ayrıntılı bir şekilde inceleyebiliyor ve çok küçük alanlarda bile yüksek hassasiyetle çalışabiliyor. Ayrıca biyolojik iyileştirici ajanlar gibi yeni tedavi yaklaşımları da artroskopiye entegre ediliyor. Lateral epikondilit tedavisinde bu gelişmeler, iyileşme süresini kısaltarak hastaların günlük hayatlarına daha hızlı dönmelerine imkan tanıyor. Gelecekte artroskopinin, daha fazla hasta için standart tedavi seçeneği olacağını ve daha az invaziv yöntemlerle çok daha başarılı sonuçlar alınabileceğini düşünüyorum.